Yıllara meydan okuyan marka dersek hiç de yanılmış olmayız onun için. Kendi serüvenini yaratmış, bir dünya savaşı görmüş, zaman içinde değişen ve sivrilen birçok marjinal grubun simgesi haline gelmiş Dr. Martens’ler. Bu bir çift bot olmaktan çok daha öte bize kalırsa.
Bu markanın hikâyesi II. Dünya Savaşı’nda başlar. Savaş sırasında Alman ordusunda doktor olan Klaus Märtens, Bavyera Alpleri’nde kayarken bileğini incitir, ordunun verdiği standart botlar da onu rahatsız etmeye başlar. İyileşmek için dinlenirken bir yandan da deri ve lastikten, tabanı kalın ve havalı çizmeler tasarlar. Savaş bittikten sonra, kendi şehirlerini yağmalayan bazı Almanların arasına Martens de katılır ve bir ayakkabıcı dükkânından deri toplar. Üniversiteli arkadaşı Dr. Herbert Funck ile birlikte üretime başlayan Dr. Martens’ın işleri 1950’nin ortalarına kadar iyi gitmese de daha sonra birden satış rakamları yükselmeye başlar.
Marka, 1959 yılında bir İngiliz şirkeri tarafından alınarak botlara yeni sarı dikişler eklenir.
Dr Martens botları bu yeni tasarımıyla İngiliz tarzına yakınlaşmaya başlar. Postacılar, polis
memurları ve fabrika işçileri arasında popülerleşir. 1970'lerin başlarında "dazlaklar",
1980'lerin sonuna doğru scooterlar, punkçılar, New Wave müzisyenleri ve
altkültür gençleri arasında da yaygınlaşır. Bu tarihten sonra bir punk fetişi haline gelir.
Erkeksi ve sert görünümün ifadesi olan Dr Martens’ler, şimdilerde mini etekten elbiseye kadar her türlü kıyafetle giyilebilecek çok fazla tasarıma sahip. Çiçek desenli, parlak, kısa, uzun ya da bağcıksız…
Ayrıca vegan koleksiyonu hazırlayarak kendi alanında önemli bir yeniliğe imza attı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder