AYDAKİ ADAM: ANDY KAUFMAN



     Yazının Cem Yılmaz'la uzaktan yakından bir alakası olmasa da, ona teşekkürü bir borç bilirim. Birkaç gün evvel FUNDAMENTALS gösterisini izleme şansım oldu. Sonrasında komedi, stand-up, Türkiye, dünya, eski, yeni derken; mevzu buralara kadar geldi.
     Çıktığı sahnede, gülmeyi bekleyen bir sürü insana The Great Gatsby'i baştan sona duraksız okuyan, 1949 New York doğumlu kahramanımız Andy Kaufman, 70'lerin sonlarına tekabül eden başarısını neye borçludur acaba? 





"Bir zamanlar Amerika'da..."

     Petrol krizinin ve yüksek enflasyonun tebelleş olduğu ABD'nin o zaman ki bahtsız başkanı Jimmy Carter'dır. Henüz Reagan sahnede değildir ( ki namzetimiz her şeye savaş açmıştır neredeyse. Junior Bush'un idolüdür kendisi). Uyuşturucu kullanımına ve LGBT bireylerine savaş açılmamıştır henüz. Berlin Duvarı yerli yerinde duruyor, "soğuk savaş" devam ediyordur. Alf  Melmac gezegeninden gelmemiştir.  Muppet Show tüm heybetiyle ekrandadır. 
     1975 yılının 11 Ekim'inde Saturday Night programı başlar. Şimdilerde dünyaca ünlü birçok komedyenin konuk sunucu olarak yer aldığı bu programın ilk sunucusu George Carlin'dir; konuk komedyeni ise Andy Kaufman'dır. Birçok gece kulübünde sahne alıp taklit yapan, şarkı söyleyen ve Amerika topraklarını paylaşan türlü dünya vatandaşlarının lehçelerini kullanarak tipler yaratan adam, NBC kanalında yayınlanan Saturday Night'ın ilk bölümüne konuk olup Mighty Mouse'un jenerik müziğine eşlik eder yalnızca. Bir tiyatro oyununda kendi sahnesinin gelmesini bekleyen acemi ve heyecanlı oyuncunun mizansenidir yaptığı. Amerikan seyircisi bayılır Kaufman'nın 'show'una.



Zirvedeki "Sahte" Adam

     Mighty Mouse mizanseni aslında onun kariyerinin ilk performansı değildir. Gecenin geç saatlerinde kapılarını seyircilerine açan komedi kulüpleri onun kendini sınadığı yerlerdi. "Etki" odak noktasıydı diyebilir miyim, bilmiyorum. Komedyen olmadığını defalarca ifade etmiş olan bu adam; ona bakan gözlerin karşısında kimi zaman onlara bir performans sergilediğini unutturuyor, kimi zamanda bu beklentiyi yükseltip kayalıklardan aşağı yuvarlıyordu. O tarihlerde Andy'i izleyen Amerikalılar mutlaka bir duygunun tarafı oluyorlardı kaçınılmaz olarak. Aklıma geldi, "nefret" nedir gerçekten? 



  
     İnsan doğasının yalın duyguları televizyondaki türlü formatlarla yönlendirilebiliyorken, Kaufman'ın o tarihlerde yaptığı şey tam olarak "sahtenin sahtesi"ydi. Hint uyruklu bir Amerikan vatandaşının taklidi gülünç mü? Peki aynı vatandaşın taklidiyle çıkıp "Şimdi sizlere Başkan Carter'ın taklidini yapacağım" demesi ne derece gülünç? Ve yine aynı taklit kişinin, sözünü ettiği taklidi kendi aksanında taklit etmesi? Kafa karıştırıcı. Kaufman yine aynı yabancı uyruklu adam taklidiyle sahneye çıkar ve Elvis Presley taklidi yapacağını söyler. Ne beklenir? Tuhaf ses iniş çıkışlarıyla bir Elvis şarkısı mı? Hayır, neredeyse birebir Elvis'tir ve şarkısını söylüyordur. Sonrasında Andy teşekkür etme işini Hintli vatandaşa bırakır. Müzik evrenseldir beyler bayanlar...



 
     Televizyon ekranlarında bu taklit ve mizansenleriyle çokça yer almaya başlayan Kaufman'a bir sit-comda (Taxi 1978 - 1989) rol teklif edilir. İlk başta, gülme efektleriyle seyirciyi koşullayan bu dizilerden hiç haz etmediği için teklifi reddeder (hem kendisi de bir komedyen değildir). Sonrasında -artık nasıl cezbedildiyse- birkaç şartla kabul eder. Şartlarından birisi yine Amerikalı seyirciler için hazırlanmış bir katakulli kıvamındadır. Şudur ki; sözü geçen bu sit-comun belirli birkaç bölümünde Tony Clifton'ın da rol almasını şart koşar. Dizinin yapımcıları Tony Clifton denilen adamı tanımamalarına rağmen bu isteği kabul ederler. (Acaba Tony Clifton, Andy'nin uydurma kişilerinden bir miydi, yoksa gerçekten kaçık, geçkin, asabi bir sahne sanatçısı mıydı?) Kaufman, milleti kırıp geçiren, bu bol kahkahalı diziye "yabancı uyruklu" Latka karakteriyle eşlik etti. İki gözümüzün bebeği(!) Amerikan seyircisi ona bayıldı. Ve hikâye başladı...



  
  

İpleri Bırak, Tam Yol Ay

     1983'te diziden kendi isteğiyle ayrıldı. Latka karakterinin bilinir repliklerini her yerde tekrarlamasını isteyen seyirciden de sıkılmıştı. Sahneye çıktığı gecelerden birinde salonu dolduran kalabalık ondan Latka'nın bilinen ve komik bir repliğini tekrarlamasını istedi. İsteklerini yerine getirdi fakat kalabalık doymadı. O da seyirciye tüm gece boyunca Scott Fitzgerald'ın The Great Gatsby romanını okudu. Düşünün; tüm salon dolu... Yarattığı etki ne olursa olsun onun için önemliydi bana kalırsa. Ne türden olduğu değil, ne olduğu önemliydi. Onlara istediklerini verdi.
     Sonrasında daha pek çok 'fake' mizansenler yarattı. Eski sevgilisiyle kavga ediyor, cinsiyetler arası şampiyon olduğunu ilan edip kendisini yenecek kadına para vaadediyordu. Bunun için karşılaşmalar düzenliyor, karşılaşmanın düzenlendiği eyaletin insanlarını aşağılıyor ve onların nefret duygularını kamçılıyordu. Durmaksızın buna devam etti Kaufman. Onu gerçekten kışkırtıcı bulanlar ondan nefretlerini esirgemediler. Eski güreşçi Lawler Feud sırf bu yüzden Kaufman'la tartışmaya girip, ona meydan okudu. Bir karşılaşma düzenlendi. Geride boynu incinmiş bir Andy Kaufman vardı. Bir gece programında taraflar karşı karşıya getirildiler fakat yeniden gerilim yaşandı ve Kaufman hakaretler ederek stüdyoyu terk etti. Ama seneler sonra bu adamın onun en iyi dostlarından biri olduğu anlaşıldı.
    



     Akciğer kanseri olduğunu öğrendikten sonra psişik cerrahi yöntemlerini denedi. Bunun için Filipinler'deki şifacılara kadar gitti. 16 Mayıs 1984 yılında 35 yaşında hayatını kaybetti. İnanıldı mı? Onun ölmediğini, ölümünün de diğer her şey gibi sahte olduğu düşünen birçok insan oldu. Rivayetlere göre Kaufman 20 sene sonra geri dönecek ve "Bir süreliğine ayrılmam gerekti ama şimdi döndüm" diyecekti. 2004 yılına gelindiğinde "gerçek"ten onu bekleyenler Tony Clifton'ı gördüler karşılarında. Hâlâ yaşıyor mu, öldü mü, Tony denilen adam Kaufman mı diye düşünülüyor mu? Umarım düşünülmüyordur...


  

Gerçek İnandığındır!

     Aya gitti birleri, savaş başladı bir yerlerde, dünyanın güzel kadınlarından birisi evlendi ya da Andy hastalandı. TV başındaki, bunlar senin dışında gerçekleşti (mi?). İnandığın kadar gerçektir orada olmakta olan, olmayan... İnandırdıkları kadar gerçek!



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder